top of page

HAKSIZ REKABET DAVALARINDA MAHKEME KARARININ İLANI VE ÜÇÜNCÜ KİŞİLER HAKKINDA İCRASI

  • Sarp N.
  • 10 Eyl
  • 7 dakikada okunur

GİRİŞ

         Günden güne dinamikleşen ve gelişen ekonomik hayatta, piyasaya sürülen ürünlerin haksız rekabete konu olma olasılıkları da çok artmıştır. Haksız rekabete maruz kalan kişilerin belli davaları açma hakları olduğu gibi, dava sonucunda verilen mahkeme kararını ilan ettirmek suretiyle herkesin bilgisine sunma hakları da vardır. Bu hakkın kullanımı ile haksız rekabet teşkil eden durum kamuoyuna arz edilir ve hem diğer üreticilerin hem de tüketicilerin farkındalığı artırılır. Böylece davada haklı çıkan taraf kamuoyu nezdinde de sarsılan itibarını tekrar kazanma yolunda bir şans elde eder. Ayrıca, haksız rekabetin önlenmesi ve eski hale iadesine ilişkin davalar sonucunda verilen kararların, belli şartlar dahilinde, davanın tarafı olmayan üçüncü kişiler hakkında da uygulanabilmesi mümkündür. Usul hukukunun en temel prensibi olan, “mahkeme kararının yalnızca davanın tarafları hakkında sonuç doğurması” prensibine istisna oluşturan bu durum, Türk Ticaret Kanunu’nun 56.maddesinde hüküm altına alınmıştır. İşbu yazıda, mahkeme kararının ilanının kim tarafından ve hangi şartlar dahilinde istenebileceği, hangi davalar sonucunda verilen kararların üçüncü kişiler hakkında uygulanabileceği ve bunun icrası için gereken şartlar incelenecektir. Haksız rekabetin önlenmesi ve meydana gelen kötü sonuçların azaltılması noktasında çok önemli rollere sahip olan “mahkeme kararının ilanı” ve “mahkeme kararının üçüncü kişiler hakkında icrası” kurumları, gelişen ve farklı dinamikler kazanan ticari yaşamda haksız rekabete uğrayan tarafı korumayı amaçlar.

 

 

            I. MAHKEME KARARININ İLANI  

            1. İlanın Mahiyeti

            Haksız rekabet nedeniyle açılmış davalarda, davayı kazanan tarafın talebi doğrultusunda, mahkeme kararının ilanına karar verilebilir. Bu imkan, iletişimin ve haber almanın çok daha kolay olduğu günümüzde, büyük bir önem arz etmektedir. Örneğin; iki büyük firmanın taraflarını oluşturduğu bir haksız rekabet davasında haklı çıkan tarafın mahkeme kararını ilan ettirmesi, kendisi üzerindeki kötü imajı kaldıracaktır. Ayrıca tüketicilerin de bu ilamı görebilecek olması neticesinde, tüketiciler de korunmuş olacak ve haksız rekabet oluşturacak fiilleri gerçekleştiren kişi de kamu oyu nezdinde bir itibar kaybına uğrayacaktır. Tıpkı bir özel hukuk müeyyidesi gibi nitelendirilebilecek bu durum, kişilerin kamuoyu ve tüketiciler nezdinde itibarlarının sarsılmaması için haksız rekabet teşkil edecek fiillerden kaçınmasını teşvik etmesi göz önüne alındığında da bir önleyici tedbir mahiyetinde değerlendirilebilir.

 

            2. Kararın İlanını İsteyebilecek Kişiler

            Haksız rekabet hükümleri çerçevesinde davacı, haksız rekabetin tespitini ve men’ini, haksız rekabet sonucu ortaya çıkan durumun kaldırılmasını ve kendisine maddi-manevi tazminat ödenmesini isteyebilir. Bu davaların sonucunda “haklı çıkan taraf”, Türk Ticaret Kanunu’nun 59.maddesine göre mahkeme kararının ilanını isteyebilir. Ayrıca, hükmün ilanı için; davayı kaybeden tarafın kusuru da aranmamıştır.[1] Bu hükümde özellikle dikkat edilmesi gereken kısım, “davada haklı çıkan tarafın” mahkeme kararının ilanını isteyebilmesidir. Bir başka deyişle, mahkeme kararının ilanını istemek yalnızca davacıya tanınmış bir hak değil; aynı zamanda davanın reddedilmesi durumunda kendisini kamuoyu ve tüketiciler nezdinde de aklama gayretinde olacak davalıya da tanınmış bir haktır.

            Nitekim, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 29.11.2007 tarihli 2006/7412 E. 2007/15085 K. Sayılı kararında da “…davalı vekili, cevap dilekçesinde, mahkemece verilecek kararın Türk Ticaret Kanunu’nun 61.maddesi gereğince ilanına karar verilmesini talep etmiştir. TTK’nın 61.maddesinde haksız çıkan taraftan masrafı karşılamak suretiyle, davayı kazanan tarafın talebi ile ilan yapılacağı düzenlenmiş olup, dava konusu olayda, davacının haksız rekabetin tespiti, ve önlenmesi talebi reddedildiğine göre, masrafı davacıdan karşılamak suretiyle, kararın ilanına karar verilmesi gerekirken, bu konuda mahkemece bir karar verilmemesi doğru görülmemiş ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir…[2] şeklinde hüküm kurularak; davayı kazanan davalının da mahkeme kararının ilanını isteyebileceği ortaya konulmuştur.

            Böylelikle, davasında haklı çıkan davacı hem davayı açarken talep ettiği hususlar yönünden tatmin olacak; hem de mahkeme kararının ilan edilmesini sağlayıp haksız rekabet teşkil eden durumu kamu oyu ve tüketicilerin de bilgisine ve dikkatine sunmuş olacaktır. Aynı zamanda, haksız rekabet teşkil edecek eylemlerde bulunduğu gerekçesiyle aleyhine dava açılan davalının da davada haklı çıkması durumunda, sarsılmış olan itibarının düzelmesi açısından mahkeme kararının ilanı, önemli bir rol üstlenecek ve davalının haklılığı kamu oyu ve tüketici nezdinde de tekrar göz önüne serilecektir.

 

            3. İlanın Şekli ve Kapsamı 

            Türk Ticaret Kanunu’nun 59.maddesine göre yapılacak ilanın şekli ve kapsamı mahkeme tarafından belirlenir. Bu hükme göre mahkeme, mahkeme kararının ilan edileceği platformları tayin edecek ve bu doğrultuda hüküm kuracaktır. Kararın ilan edilmesine talep üzerine karar veren mahkemenin; ilanın şeklini ise kendiliğinden karar vermesi gerekmektedir. TTK m.59 hükmünün lafzı incelendiğinde, bu hususun mahkemenin görevine girdiği açıkça anlaşılmaktadır. Örneğin; mahkeme hükmün ilanının hangi gazetelerde veya dergilerde yapılacağını belirtmelidir. Mahkeme tarafından gazete ilanına karar verilmişse; ilanın gazetenin hangi sayfasında yapılacağının da belirtilmesi gerekir.[3]

 

         II. MAHKEME KARARININ ÜÇÜNCÜ KİŞİLER HAKKINDA İCRASI

            1. Genel Olarak

Haksız rekabete ilişkin mahkeme kararlarının üçüncü kişiler hakkında da uygulanabilmesi mümkündür. Bilindiği üzere usul hukukunda genel prensip olarak mahkeme kararları, yalnızca davanın tarafları arasında hüküm ifade eder. Başka bir deyişle, mahkeme tarafından verilen karar yalnızca taraflar arasında icra edilebilir. Ancak Türk Ticaret Kanunu’nun m.56/4 hükmü ile bu genel prensibe istisna getirilmiştir.

TTK m. 56/4’e göre, men ve eski hale iadeye (ref) ilişkin davalar sonucunda verilen mahkeme kararlarının, haksız rekabete konu olan malı ticari amaç ile elinde bulunduran kişiler hakkında da icra edilebilmesi mümkündür. Bunun nedeni, haksız rekabete konu malların tüketiciye ulaşmasını engelleyerek tüketicinin korunmaya çalışılması ve aynı zamanda haksız rekabet davasını kazanan davacının da ticari itibarının korunmasının amaçlanmasıdır.

            Ayrıca kanun koyucu, mahkeme kararının uygulanacağı üçüncü kişinin iyi niyeti bakımından da bir ayrıma gitmemiş; kararın, haksız rekabete konu malı ticari amaçla elinde bulunduran kişi hakkında uygulanabilmesi kusur şartına bağlanmamıştır.[4]

            2. Şartları

            A. Men veya Ref Davası Açılmış Olması

            Türk Ticaret Kanunu’nun 56.maddesinin 4.fıkrası, “Bir kimse aleyhine birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri gereğince verilmiş olan hüküm, haksız rekabete konu malları, doğrudan veya dolaylı bir şekilde ondan ticari amaçla elde etmiş olan kişiler hakkında da icra olunur” hükmüne amirdir.   Maddede belirtilen (b) ve (c) bentleri uyarınca açılabilen davalar, men ve ref (eski hale iade) davalarıdır. Dolayısıyla, kararın üçüncü kişi hakkında icrası için gereken ilk şart, mahkeme kararının Türk Ticaret Kanunu’nun 56.maddesinin 1.fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde belirtilen men veya ref davası (eski hale iade) sonucunda verilmiş olmasıdır.

 

            a. Men Davası

            Haksız rekabetin meni (durdurulması, önlenmesi) davasının açılabilmesi için hali hazırda haksız rekabet teşkil eden bir durumun sürüyor olması veya kuvvetle muhtemel tekrarlanabilme ihtimalinin bulunması gerekmektedir. Bu dava sonucunda verilecek kararda, bir eda hükmü söz konusu olur. Bu eda hükmü, “bir şeyin yapılmaması” emrini içerir.[5] Dolayısıyla icra edilebilir bir ilam söz konusu olur. İşte tam bu noktada kararın icrası söz konusu olduğunda; haksız rekabet davasını kazanan tarafın isteği doğrultusunda haksız rekabetin önlenmesi amacıyla hükümde belirtilen eylemler gerçekleştirilir. Usul hukukunun temel prensibi gereği bu karar, yalnızca davanın tarafları ile sınırlı olarak icra edilebilecekken; TTK m.56/4 hükmünde yer alan istisnai kural sayesinde, haksız rekabete konu olan ürünü ticari amaçla elinde bulunduran üçüncü kişiler hakkında da kararın icrası mümkün olmaktadır.

            b. Ref Davası (Eski Hale İade)

            Bu dava ile haksız rekabet sonucunda meydana gelen maddi durumun ortadan kaldırılması, haksız rekabet yanlış ve yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesi veya haksız rekabet fiilinin oluşmasında etkili olan araçların ve malların imhası amaçlanır. Maddi durumun ortadan kaldırılmasına örnek olarak, taklit markanın ambalaj, amblem ve etiketlerinin çıkartılması veya sökülmesi verilebilir. TTK m.56/1-c hükmünde belirtilen, tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin önlenmesinde kullanılan araçların ve malların imhasının istenebilmesi ise son çare olarak uygulama alanı bulur. Örneğin; haksız rekabet teşkil eden bir ürünün üzerindeki marka veya ayırt edici bir işaret sökülüp çıkartılamıyor ise, ancak bu durumda malın imhası istenebilecektir.

            Bu tür davalar sonucunda verilecek kararda tereddüte mahal verilmeyecek şekilde bir açıklığın bulunması gerekir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 15.03.2012 tarihli E.4284 K.3877 sayılı kararında da “…Kabul şekline göre de, mahkemece davaya konu basın açıklamasındaki beyanların düzeltilmesine karar verilmişse de, verilen kararda düzeltmenin kapsamı, hangi ifadelerin ne şekilde düzeltileceği hususlarının gösterilmeyerek sadece beyanların düzeltilmesine denilmek suretiyle infaz sırasında tereddüt yaratacak şekilde ve esasen infaza elverişli olmayan, haksız rekabet oluşturan ifadelerin ve bunların ne şekilde düzeltileceğinin açıkça gösterilmemesi sonucu infazı kabil olmayan bir hükmün kurulması da doğru görülmemiş olup, kararın kabul şekline göre, bu yönden de bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…” denilerek, bu tür davalarda verilecek kararın infazı sırasında sorun yaşanmaması için gerekli tüm açıklamaların kararda yazılı olması aranmıştır.

            B. Üçüncü Kişinin Malı Ticari Amaç ile Elinde Bulunduruyor Olması

Yukarıda bahsedildiği üzere, TTK m.56/4 hükmü delaletiyle üçüncü kişiler hakkında da uygulanabilecek kararlar, ancak haksız rekabete konu malları ticari amaçla elinde bulunduranlar hakkında uygulanabilir. Bu açıdan, malın ticari amaçla elde bulundurulup bulundurulmadığının tespitinin doğru olarak yapılması gerekmektedir.

            Nitekim, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin T. 13.05.2004, E. 8599, K.12286 sayılı kararında da, “…İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesince haksız rekabet nedeni ile ‘Akınal İnter Ortopedik’ yazılı terliğin, davacının ‘Minelli’ modeli terliğinin taklidi bulunduğundan bahisle, haksız rekabet önlenmesine ve haksız rekabet teşkil eden terliklerin imhasına karar verildiği görülmüştür. Anılan kararın infazı aşamasında, infaz mahallinde üçüncü kişinin bulunması halinde dahi, ilamın hüküm bölümü gereğince infazı zorunludur. İcra mahkemesine şikayette bulunan üçüncü kişi, kendisine ait mallarla ilgili olarak 26.02.2004 tarihli talimata aykırı biçimde infaz yapıldığını ileri sürdüğüne göre, mahkemece duruşma açılıp mahallinde keşif yapılarak, gerektiğinde bilirkişi mütalaası alınmak suretiyle üçüncü kişinin elinde olsa dahi icra müdürlüğünce ilama uygun infaz işleminin yapılıp yapılmadığı denetlendikten sonra bir karar vermek gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve icra mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir…[6] şeklinde hüküm kurularak; haksız rekabetin önlenmesine ve eski hale iadesine ilişkin ilamın üçüncü kişiler hakkında infazının mümkün olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Ancak yerel mahkemenin kararının bozulması, yerel mahkemenin eksik inceleme yapmasından dolayı söz konusu olmuştur. Çünkü bu kararların üçüncü kişiler hakkında icra edilebilmesi, haksız rekabete konu olan malı ticari amaçla elinde bulunduranlar bakımından söz konusu olacağından; mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak malların ticari amaçla elde tutulup tutulmadığının incelenmesi gerekecektir. Bu bakımdan, malın ticari amaçla elde olduğu ortaya çıktığında; malların imha edilmesi ve haksız rekabetin önlenmesi mümkün olacaktır.

 

 

            SONUÇ

          Mahkeme kararının ilanı, adeta bir özel hukuk müeyyidesi mahiyetindedir. Davada haklı çıkan tarafın bu kararı ilan ettirebilmesi, hem kendi itibarını tekrar kazanmasına vesile olacak; hem de davada haksız çıkan tarafın kamuoyu nezdindeki güvenilirliğini sarsacaktır. Bu açıdan çok önemli ve işletildiği durumda davayı kazanan tarafa büyük bir yarar sağlayacak olan bu kurumun daha da işlevsel hale getirilerek kullanılması için yeni düzenlemeler de yapılmalıdır. Sadece gazete ve dergilerle sınırlı kalmayıp aynı zamanda sosyal medya platformları üzerinden de kararların ilan edilmesinin, bu kurumun amacına daha da uygun düşeceği kanaatindeyim. Her türlü haber ve bilgiye sosyal medya platformlarından erişebildiğimiz günümüzde, sosyal medyanın önemi yadsınamaz derecede büyüktür ve ulaşılabilecek çevre de çok daha fazladır.

        Haksız rekabetin önlenmesi (men) ve eski hale iadesi (ref) davalarının sonucunda verilen kararların, üçüncü kişiler hakkında icrasını mümkün kılan düzenlemenin de yerinde olduğu kanaatindeyim. Çünkü bu düzenlemenin olmaması durumunda, haksız rekabete konu ürünler, davanın tarafı olmayan bir üçüncü kişiye satıldığı durumda davacının başvurabileceği bir hukuki yol olmayacaktı. Böylelikle hem piyasanın güvenilirliği artmakta hem de tüketici korunmaktadır. Bu davalar sonucunda verilecek kararların üçüncü kişiler hakkında uygulanabilmesinin en önemli ve kritik şartı, üçüncü kişinin bu malları “ticari” amaçla elinde bulunduruyor olmasıdır. Dolayısıyla, bu kararlar icra edilirken, üçüncü kişinin bu malı ticari amaçla elinde bulundurup bulundurmadığı iyice irdelenmelidir ve bu durumun sonucuna göre işlem yapılmalıdır.                   

 

 

 

 

 

            KAYNAKÇA 

- Engin Erdil, Haksız Rekabet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 2020, Ankara

- Füsun Nomer Ertan, Haksız Rekabet, 2016, İstanbul

- Oruç Hami Şener, Ticari İşletme Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 1.Baskı, 2016, Ankara

- Cahit Suluk / Rauf Karasu / Temel Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Güncellenmiş 4.Baskı, Ankara, 2020

- Lexpera

- Kazancı İçtihat Bilgi Bankası

- Legal Bank İçtihat Bilgi Bankası


Erdil, Engin, Haksız Rekabet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s.435

Erdil, Engin, Haksız Rekabet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s.436

Şener, Oruç Hami, Ticari İşletme Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 2016, 1.Baskı, s.670

Nomer Ertan, Füsun, Haksız Rekabet, s.459

Şener, Oruç Hami, Ticari İşletme Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 2016, 1.Baskı, s.670

Erdil, Engin, Haksız Rekabet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s.474

 
 
bottom of page